Gölbaşı Evde Masaj Hizmeti Ebru
Gölbaşı Evde Masaj
Gölbaşı Evde Masaj “Sen!”
Jack, Ralph’tan kopup, mızrağını ona doğru savurdu.
Anlaşmışçasına, birbirlerine mızrakların öldürücü uçlarıyla
saldırmayı göze alamıyor, mızrakları artık birer kılıç şeklinde
kullanıyorlardı. Jack’ın mızrağı, Ralph’ınkine çarptı; yitik
parmaklarının üstüne indi. Ralph’ın parmakları, korkunç
acıdı. Sonra, iki çocuk gene birbirlerinden koptular; yer
değiştirdiler. Şimdi Jack, Kaya Kale’nin karşısındaydı; Ralph
da kumsal boyunca adaya dönüktü.
İkisi de zor nefes alabiliyorlardı.
“Hadi öyleyse…”
“Hadi…”
Belalı belalı karşı karşıya dikildiler; ama dövüşebilecek
kadar yaklaşmıyorlardı birbirlerine.
“Hadi gel de gör ne oluyor!”
“Sen gel…”
Yere yapışan Domuzcuk, Ralph’ın dikkatini çekmeye
çalışıyordu. Ralph, gözlerini Jack’tan ayırmadan, ona
yaklaştı, eğildi.
“Ralph… Buraya niçin geldiğimizi unutma. Ateş. Benim
gözlüğüm.”
Gölbaşı Evde Masaj
Ralph, evet dercesine başını eğdi. Cenkan kaslarını
gevşetti; rahat durup, mızrağın sapını yere dayadı. Jack,
yüzündeki boyaların arkasından, sır vermeyen gözlerle onu
süzüyordu. Ralph, kayalığın doruklarına, sonrasında da vahşiler
grubuna baktı:
“dinleyin. Şunu anlatmaya geldik: Önce Domuzcuk’un
gözlüğünü geri vermek zorundasınız. Gözlüksüz göremiyor.
Oyun bozanlık yapıyorsunuz…”
Yüzü boyalı vahşiler kabilesi, kıkır kıkır güldü. Ralph’ın
aklı karıştı. Saçını arkaya itti; gözünün önündeki kara ve yeşil
maskeye bakıp, Jack’ın gerçek yüzünü anımsamaya çalıştı.
Domuzcuk fısıldadı:
“Bir de ateş.”
“Ha, evet. Gelelim ateşe. Bunu gene söylüyorum. Buraya
geldiğimizden beri hep söyledim.”
Mızrağını kaldırıp, vahşilere dikti:
“Tek umudumuz, aydınlık olduğu sürece bir ateşin işaret
vermesi. Belki o süre bir vapur, dumanı görür, gelip bizi
kurtarır, yurdumuza götürür. Ama o duman olmadıkça, bir
geminin ancak bir rastlantı sonucu buraya gelmesini
beklemek zorundayız. Yıllarca bekleyebiliriz. Yaşlanıncaya
kadar…”
Vahşilerin, billur gibi çın çın öten, gerçeklerden kopmuş
titrek gülüşmeleri yeniden fışkırdı, ta uzaklarda yankılandı.
Ralph, ansızın esen bir rüzgârla sarsılırcasına öfkeyle sarsıldı.
Sesi çatladı:
“Anlamıyor musunuz, yüzü boyalı salaklar? Sam, Eric,
Domuzcuk ve ben… Yetmiyoruz. Ateşi yanık tutmak istedik
ama yapamadık. Sizlerse, avcılık oyunu oynuyorsunuz…”
Çocukların peşinde, inci gibi berrak havada, ipince
dumanın dağıldığı yeri gösterdi:
“Oraya bakın! Bir işaret ateşi mi diyeceksiniz buna? Yemek
pişirmek için bir ateştir bu. Şimdi yiyeceksiniz, duman da
kalmayacak. Anlamıyor musunuz? Şuralardan bir gemi
geçiyordur belki…”
Ralph sustu. Sessizliğin karşısında; Kaya Kale’yi
savunanların kimliklerini gizleyen boyalı yüzler karşısında
yenilgiye uğramıştı.
Şef, pembe ağzını açtı; kabileyle kendi içinde duran
Eric’le Sam’a:
Son yorumlar