Gölbaşı Mutlu Son Masaj Salonu

Gölbaşı Mutlu Son

 

Gözlerinin önünde yüzü gözü şiş ve ellerine kadar mos­mor olan bir kız canlandı. Ankara Gölbaşı Mutlu Son Hastanedeydiler o sırada… Bu kız da yoğun bakımdan yeni çıkmıştı. çehreı neredeyse ta­nınmayacak haldeydi o anda… ve çok çirkindi! Başını ha­fifçe iki yana sallayarak o imgesel silmeye çalıştı. Dişlerini sıkmıştı yine. O kan oturmuş suratı aklından silmek zor olacaktı. Çünkü şimdi o hilkat garibesi ile evliydi! Çünkü o hilkat garibesi artık derhal dibindeydi! Kesin dişsiz kala­caktı yakında! İçinden kötü talihine küfretti.

Nasıl bu lanet duruma düşmüştü?

Ankara Gölbaşı Mutlu Son

Başını tarafındaki adama çevirdi. Kayınpederi hâlâ orada duruyordu. O da kızının arabaya binmesini izlemişti. Tam camı kapatıyordu ki adam son bir şey daha istedi ondan. “Vardığınız süre… bizi arar mısınız?” diye sordu gerilmiş bir sesle. Endişeli gözlerinde genç adama doğru bir yalva­rış vardı adeta. Üzgünlüğü hemen belli oluyordu. Kızından artık ayrılacak olmanın verdiği ağırlık yüzüne çökmüş gi­biydi.

Bu delikanlı için hiç önemli değildi. Umursamazca ba­şını çevirdi. Bir tek mırıldandı… “belki!”

Gölbaşı Mutlu Son

bir daha da mevzuşmadı. Camı onun yüzüne kapatan düğ­meye bastı. Aslında acele etmeliydi. Kar hızını arttırıyor­du. Bu gece geç saatlerde Malatya’da olmak istiyorsa, bu dramatik ortamı bir an önce terk etmeliydi. Ayrıca buradan derhal uzaklaşmak kendisine de iyi gelecekti. Niyeti bir geceliğine Malatya’da kalmaktı. Orada yarın bir toplan­tı ayarlanmıştı. Toplantı biter bitmez doğrudan Ankara’ya geçebilirdi. İstanbul’da yaşıyordu ama Ankara’ya arada sı­rada gidip gelmesi gerekiyordu. Seneler önce ailesi için aldı­ğı çatı katı şu anda bomboştu. Niyeti belliydi. Bu konuyu uzun uzun düşünmesine bile gerek kalmamıştı. Ankara’ya vardıktan sonrasında, bu koca avcısı kızı orada bırakacak ve de boşanıncaya kadar bir daha onu hatırlamayacaktı.

Arka kapı da kapandı. Kapanmadan önce anne kızın son defa öpüştüklerini ve bir şeyler fısıldaştıklannı fark etmiş­ti. Aynadan baktığında ise sadece üzgün anneyi görebildi. Kızına sarılmıştı. Tıpkı kızı benzer biçimde o da kardan ve soğuktan korunmak için başına mavi tonlarında bir şal sarmıştı. Bu hanımı da çok iyi tanımıyordu. Yalnız hastanede bir kere ve bu nikâh anında görmüştü. Bugün biraz daha modem giyinse de, hastanede bölgesel giysiler içinde tam bir köylü ka­dını gibiydi. Bu bölgenin yerlilerinden birisi olmalıydı. Cin zekâlı kayınpederinin bu köyden bulunduğunu biliyordu aslına bakarsan.